Lahmacun, tarih boyunca birden fazla kültürün etkileşiminden geçmiş, tam anlamıyla bir “ortak mutfak” ürünü olarak kabul edilir.
Anadolu ve Orta Doğu coğrafyasının ortak mirası olan bu eşsiz lezzet, hem Türk mutfağı hem de Arap mutfağı tarafından sahiplenilir. Ancak bugünkü haliyle, özellikle Güneydoğu Anadolu kültürünün önemli bir temsilcisi olmuştur. Kısacası, hepimizin kırmızı çizgisi lahmacun!
Şimdi gelelim Nişantaşı’ndaki Başköşe Restoran’a… Odun ateşinde pişirilen lahmacunları gerçekten efsane! Restoran, şık beyaz masa örtüleriyle zarif bir ambiyans sunuyor. Menüde lahmacunun yanı sıra birçok farklı lezzet bulunsa da, bugün konumuz tabii ki lahmacun. Pek çok yörede lahmacun denemiş biri olarak, buradaki lezzeti mutlaka paylaşmak istedim. Çoğunuz burayı biliyorsunuzdur, ancak bilmeyenler için bu yazı bir davet niteliğinde olsun.
Benim için lahmacunun iç malzemesi büyük önem taşıyor. Harcın sulu kalması, yağ oranının dengeli olması ve etinin hamurun dışına taşmaması lezzetin olmazsa olmazıdır. Bölgelere göre farklılık gösterse de iç harcın kuru olmaması şarttır! Başköşe’nin lahmacunu ise bu konuda tam bir usta işi.
İncecik hamuru, odun ateşinde çıtır çıtır pişiriliyor. Üstündeki malzeme ne çok yağlı ne de kuru; tamamen dengeli ve lezzet dolu. Yanında servis edilen taptaze roka, limon ve diğer eşlikçiler de bu deneyimi zirveye taşıyor.Anlatırken bile “olsa da yesem” dedirten bu lezzet mutlaka deneyimlenmeli. Eğer yolunuz Nişantaşı’na düşerse, Başköşe’de bu harika lahmacunu mutlaka deneyin!